Dünyanın neresinde yaşadığımız çok önemli değil. Pandemi sonrası insanlar aynı tuhaf tek başınalığı yaşadı, algılamakta zorluk çektik, ne olduğunu hazmedene kadar iki buçuk yıl içinde debelendik.
Yaşamın kıymeti iliklerimize işledi, varoluşumuzun tüm dinamikleri bize yaşama bağlı kalmamızı diretti.
Bahaneler yarattık umut ve neşe için. Ekmek yaptık mesela, dünyanın ilk nimeti geldi aklımıza çeşit çeşit mis kokulu ekmekler evlerimiz umutla doldu, ilk adımlar yeni yeni yürüyen bebişler gibi ürkekti, sonra sanat dallarından seçimler yaptık, el sanatlarından seçimler yaptık her atılım hayata yeniden katılmaktı. Aşka özleme, sarılmaya kavga etmeye hasret kaldık…
Çok güzelmiş çok özelmiş içinde bulunduğumuz yaşantımız, bir kıyıda ayaklarımızı deniz suyuyla buluşturmak, mehtapta ay ışığıyla aylanmak (ben hep güneşlenmek gibi aylanmak derim). Sıcak yaz geceleri cıvıl cıvıl sokaklarda dondurma yemek. Mesela kış aylarında soğukta üşümek bile özelmiş. Kat kat giyinmek soğuktan tir tir titremek.
Sıradan olan herşey bulunmaz nimetlerimizmiş, bıkkınlık bulaşmıştı yaşantımıza bu hastalık kendinize gelin der gibi vurdu geçti hepimizi.
Tabi dünyanın fırsat düşkünleri kim bilir neler yaptı bizlerin ruhu duymadan.
Şimdi uzaklara sıçramak, ufkun ötesini görme zamanı. Her birimiz çeşitli yöntemlerle bu uzun koşuya başladık, ne yaparsak mutlaka içine biraz neşe biraz sanat çokça sevgi ve bir tutam aşk katalım…
Sevgilerimle
Füsun Rüyam Deda
@dusunenruzgar