“Sadakat, ihanetin gölgesinde parlayan bir yıldızdır.”
Ezel…
Bir intikamın, bir dostluğun ve en çok da bir aşkın adıdır.
Ama o sadece bir adamın adı değildir; zamanın, sabrın ve kaderin diğer yüzüdür.
Çünkü bazı hikâyeler, yarım bırakıldığı yerden değil, kalbin kırıldığı yerden başlar.
“İhanet insanın kanında yoksa, en yakınındakinden öğrenir.”
Ömer vardı bir zamanlar. Gülen, seven, inanan bir çocuktu.
Sonra ihaneti tattı; dost bildiği kardeşlerinden, sevdiği kadından geldi.
Öldü o gün Ömer.
Ve külleri içinden Ezel doğdu.
Soğuk, sabırlı, hesaplı bir adam…
Ama kalbinde hâlâ Ömer’in sevdiği gibi seven bir adam.
“Evlat, intikam soğuk yenen bir yemektir; ama çok beklersen, kalırsın aç.”
Ezel’in yolu, sadece düşmanlarını değil, kendisini de aradığı bir yolculuktu.
Her adımda geçmişin gölgesi, her durakta bir yara…
Ramiz Dayı’sı vardı, öğretmeni, akıl hocası.
Hayatı anlatırken kelimeleri değil, suskunluğu ağırdı.
Bir bakışı, bir sözü, bir sessizliğiyle zaman dururdu:
“Hayat, birini kazanmakla değil, kaybetmemekle ilgilidir.”
“Sevdiğin ne kadar uzaktaysa, o kadar yakındır aslında kalbine.”
Eyşan…
Bir kadını hem bu kadar sevip, hem de ondan bu kadar kaçmak mümkündür işte.
Çünkü bazı yaralar, bakınca değil, bakamadıkça kanar.
Ve bazı aşklar, sevmekle değil, affedememekle sonsuz olur.
Ezel’in kalbinde Eyşan vardı hep, ama affediş yoktu…
Çünkü güven bir kere kırılırsa, sevgi sesini kaybeder.
“Bir intikam hikâyesi anlatılırken, en çok sevenler susar.”
Ezel’in hikâyesi aslında bir suskunluğun hikâyesidir.
Konuşsa kıracak, sustukça içinden parçalanacak bir adamın yoludur.
Ramiz Dayı, o büyük suskunluğun sesi olur kimi zaman.
Kimi zaman da kendi geçmişinin gölgesinde, Ezel’in kaderine ayna tutar.
“Hayatta her şey olur, ama bir şey eksikse, hiçbir şey tam olmaz: O da vicdandır.”
Ve en sonunda Ezel’in hikâyesi, intikamla değil, yüzleşmeyle biter.
Çünkü gerçek adalet, sadece düşmanları cezalandırmak değil, kendini de affedebilmektir.
Bazı hesaplar kapanmaz, bazı defterler yanar ama içindeki insan, hâlâ insan kalabilirse, işte o zaman Ezel olur.
Bir isim değil, bir anlam…
“İnsanı en çok ne yorar bilir misin evlat? Kırıldığını belli edememek.”
Ezel, bu yüzden yordu bizi…
Çünkü hepimizin içinde bir parça Ömer vardı.
Ve her birimizin sustuğu yerden, Ramiz Karaeski konuştu.