Annem bana “büyüyünce ne olmak istiyorsun” diye sorduğunda, parmaklarımı oynatarak klavyede yazı yazıyor gibi hareketler yaparmışım. Annem de o zamanların mesleği olan bankacı olacak bu dermiş. Tabii o zamanlar bilgisayar kullanarak yapılan meslekler çok azmış.
Küçüklüğümde kalemlerle, boyalarla siyasi başkanlarının resimlerini yapıp konuşma balonlarıyla konuştururmuşum. Hatta taklitlerini de yaparmışım. Aynı zamanda annemle pazara gittiğimde gördüğüm manzaraları resme dökermişim. Pazardaki alışveriş yapanların ve pazarcıların hepsinin ağzında sigara varmış 🙂 Sebebini inanın bilmiyorum 🙂
Çocukluğum sanatla iç içe geçti. Ressam stilist bir annenin ve mimar bir babanın kızıyım. Küçüklüğümdeki en güzel anılarım yaşadığım evin hep sanatla iç içe olmasaydı. Mesleğimi seçmemdeki en büyük sebepler sanatın ailem tarafından tutku ile bağlanılan bir meslek olduğu gerçeğiydi.
Kafamda spor akademisine girip, gelecekte de hep sporla iç içe yaşamak istemiştim. O seneler meslek lisesi resim bölümü 3 ayrı dal olarak ayrılmıştı. Ailemin yönlendirmesi ile en ilgimi çeken Grafik Tasarımı olmuştu. Genlerimin dürtüsüyle bu bölümü seçerek geleceğimin mesleğine de ilk adımımı atmış oldum. O yıllar bu bölüm yeni açıldığı için neredeyse üniversite seviyesinde eğitim gördük. Staj dönemimde bu mesleği gerçekten sevmemde vesile oldu. Staj bittikten sonra her ergen gibi meslek seçme konusunda şuursuzca bir o dala bir bu dala konmaya başladım. Tiyatro, sahne sanatları (halk dansları) gibi deneyimlerim oldu. Ama sonunda Grafik Tasarımına karar verip hızla hayatıma devam ettim.
1997 senesinde mesleğimi seçme kısmında, ailenin ne kadar önemli olduğunu anladığım, ruhumun da bunu özenle desteklediği o hikayedeydim işte. Tam ortasında ve tek başıma. Gözlemleyerek öğrendiğim birçok deneyim gibi. Hadi “hoş geldin çömez” laflarının etrafta kulak çınlaması yarattığı, birçok Yaratıcı Yönetmen, Sanat Yönetmeni, Metin Yazarı ve Grafik tasarımcılarının tam ortasında bir çömez. Daha grafik tasarımının ne demek olduğunu anlamaya çalışıyordum ki, çok fazla gözlem yapmamın faydasını o aralar hissetmeye başladım. 1999 yılındaki ajansları bilen bilir. Şu anda ki gibi elimizin altında ne yapay zeka ne de imaj siteleri vardı. Fotoğrafları kataloglardan yüksek kalite taratıp kullanırdık. En ufak vektörel bir desen için disketten numara aratıp, içinden çekip alırdık. (Yaşımda ortaya çıktı).
Hayat özetimden bahsettiğime göre artık asıl meseleye gelebiliriz…:)
Veeee aniden gelen o ses “1 tık”…
Hikaye’nin başlarında çömez olduğum için, bu “bir tık” lafının kesinlikle çok önemli bir şey diyerek, her defasında o oku bir sağa bir sola kaydırdım, 1 tık büyütelim derken kişinin nasılda özgüvenle bunu söylediğine tanık olup, sorgusuz sualsiz hemen dediklerini yapıyordum. Herkes tarafından onaylanan bu “bir tık hikayesi” o zamanlar başladı.
Staj deneyimi ile birlikte sürekli olarak bu lafı duyuyordum. Bu lafı bazen müşteri, bazen patron bazen de sanat yönetmenlerinden sık sık duyar oldum. Ama ben her “tık” lafını duyduğumda artık kendimi sorgular ve bu bir tık nedir diyerek adeta takıntı haline getirdiğim, içimde büyüdükçe büyüyen sorgulamalarım başladı.
Mesleğimi icra etmeye ve kendimi kanıtlamaya başladığım senelerde artık bende bu bir tık lafını bırakın mesleğimde her alanda kullanmaya başladım. Hatta bazı insanların bu kelimeyi 1 çıt yada 1 pıt diyerek geliştirdiğine şahit olmuşluğum var :))
1 tıkın içinde barındırdığı koskocaman bir soru işareti var aklımın içinde.
Nedir bu 1 tık?
Herhangi bir ölçü birimi var mı?
Cm mi? Mm mi?
Bir tık büyüt derken % de kaç oranında yapıyoruz?
Ya da senin bir tıkın ile benim bir tıkımla aynı mı?
Bir tıkta kaç yön ok dokunması var?
1 kere mi sağ oka basayım 2 kere mi?
Ya o bir tık bence 5 sağ ok dokunması ise,
Ya da benim tıkım 5 mm sağ ok yönü ise,
1 tık yukarı al dediğinde, yukardaki buna hazır mı?
1 tık büyüt dediğinde ben %10 büyütürsem? Ama sen %5 demek istediysen.
1 tık küçült dediğinde benim tıkım o küçültmeyi neye göre yapacak?
Bir algoritması var mı ?
1 tık kaç mm dir?
Cevabı bilen var mı?